Önceki yazımı bitirirken; BigBang (Varoluş) ile ANİDEN “YOKLUKTAN” VAREDİLEN Evren Sistemimiz, Kıyamet/BigGranch (Yokoluş) ile, yine ANİDEN,“YOKLUĞA” DÖNECEK; “Aniden” yaşanacak “Kıyamet”in,bilmem kaç yıl veya asır önceden görünecek ‘Alameti de olmayacaktır, demiştim; bugün bu konuyu açacağım…

Hemen her devirde, “Son gün’ün/Kıyametin“ gerçekleşeceği “zamanı” öngören tarihler veren, “Kıyamet TARİHİ habercileri” olagelmiştir. Fakat, şimdiye kadar “verilen tarihlerin” hiç biri de tutmamıştır. Buna rağmen bile, hemen her dönemde, “Ahirzaman” olduğu” öngörüleri de hep yapılagelmıştır. Oysa, hem bilimsel verilerden, hem de bütün bilimlerin “köken” kitabı olan Kur’an-ı Kerim’den biliyoruz ki, “Kıyamet, ‘Aniden’ gelecektir-Ben geliyorum” demeyecektir. Fakat buna rağmen de, “kimi insanlar” yine de “Kıyamet zamanını” bilmek, “kimileri de” bildirmek istemektedir!..

Bu satırların Yazarı; Trabzon’da, bir yerel televizyon kanalındaki “canlı yayın” programı sırasında; “Kıyamet” konusunu da konuşurken, programa telefon bağlantısı ile katılan bir izleyicinin; “Kıyametin zamanının mutlaka verilmiş olması” gerektiği gibi bir mantıkla kendisinden “tarih istenilmesini” de, –Ben Mehdiyim diyeni de, ‘Batılı Beyaz Adam’ın “2012 gazını”yuttuğu için, –Mehdi Hazretleri üç sene sonra mutlaka gelecek diyeni de görüp yaşamasının yanında, bilimdışılığın; “bilim,  din/İslam” olduğu için de, dindışılığın tahmin edilenden çok fazla yaygınlaştığı kanaatini de taşımaktadır. Bunun yanında, günümüz Müslümanlarının, “bilimdışı”; “bilim, Allah’ın ilmi” demek olduğu için de, “dindışı”  kaldıklarına da ısrarla savunmaktadır. Öyle olduğu için de, Mehmet Şevki Eygi gibi; “Kıyamet Alameti olarak” ileri sürülen Mehdi’nin “geliş tarihini” verip de, gelmeyince geleceği tarihi öteleyenler bulunduğunu ya da bir sazan balığının İbranice konuşarak “Kıyametin geldiğine” dair uyarılarda bulunduğu haberi benzeri “akıl(İslam)dışılıkların”, Müslüman coğrafyasında da fazlasıyla yer ve zemin bulduğunu da söylemektedir.

Son günün” ne zaman geleceği (?) hiç kimse tarafından bilinemeyecek olmasına rağmen de, “ “bir kısım insanlar” hâlâ da, –Kıyamet ne zaman (?) diye sorup durmakta; “bir başka kısım insanlar” da, bu soruşlara cevap verme uğraşı içerisinde olmaktadır!

Oysa, “Soran” da, “Sorulan” da boşuna debelenmektedir, çünkü; “Son Evren gününün” ne zaman yaşanacak olduğu; “Kıyametin zamanı” nereden bilinip de bildirilecektir ki!..

***

Kur’an Bildirisi : Kıyametin saatini bilmek!..

Kıyamet Nedir? Nedir o kapı çalacak olan?

“Nedir o kapı çalan?” Karia (101) 2

“O kapı çalanın ne olduğunu bilir misin?” Karia (101) 3

Nedir Kıyamet? Sana bildirilen nedir? 

“Ne bildirdi sana, nedir o kıyamet?” Karia (101) 3

“Sorulan insanın bilgisi ancak”, kendisine “bildirilen” kadardır, daha fazlası değildir. Fakat yine de insanlar, –Kıyamet nedir, nasıl olacaktır, ne zaman olacaktır, alametleri var mıdır (?)” sorularının cevabını hep merak edegelmiştir.

Tanım olarak “Kıyamet nedir?” diye baktığımızda, kozmik bir değişiklikle –Yokoluşla– beraber gelecek –Diriliş ve sonrası– olayların hepsinin adı olduğunu görüyoruz. Bu yönüyle “Kıyamet”, peşisıra gelen “iki safhalı” bir hadise olmaktadır. “İlk sahası” olan “Yokoluşla”, sadece dünyamız ya da gezegenimizin ait olduğu Güneş Sistemi ya da Güneş Sistemimizin de içerisinde bulunduğu galaksimiz Samanyolu’nun “Yokolması” değil, “Evren Sistemi’mizin tümünün yokolması” sözkonusu olmaktadır:

“..Kıyamet günü bütün yeryüzü O’nun tasarrufundadır. Gökler O’nun kudret eliyle dürülmüş olacaktır..” Zümer (39) 67

Yukarıdaki ayette, “bütün yeryüzü” denilerek ekosistemimiz “Dünya’dan” söz edilirken, “Gökler” denilerek de “Evren Sistemi”mizin tümünden sözedilmekte, bu durum da, “Kıyamet” hadisesi ile birlikte “Yokolacak olanın” genel sistem olduğu anlaşılmaktadır.

Sözkonusu bu “Yıkım-Yokoluş”, AniDEN olacağı için de, hadisenin “ne zaman” yaşanacağını bilebilmek, insanoğlunun başarabileceği bir şey olmuyor. Zaten, bu konuda hiç kimseye “herhangi bir bilgi verilmediği” de asırlar öncesinin “Kur’an Bildirisi” oluyor:

“İnsanlar sana kıyametin zamanını soruyorlar. De ki: Onun bilgisi Allah katındadır. Ne bilirsin, belki de zamanı yakındır.”Azhab (33) 63

Allah katında bilinen vaktin gününe kadar…” Hicr (15) 38

Kıyametin “ne zaman kopacağı” bilgisi, Hz.Peygamber dahil, hiçbir insana verilmemiştir:

“Sana kıyameti sorarlar: Gelip çatması ne zamandır? (derler.)” Naziat (79) 42

De ki: Tehdit edilegeldiğiniz (azap), yakın mıdır, yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi koyar, ben bilmem .” Cinn (72) 25

Sen onu nereden bilip bildireceksin!”  Naziat (79) 43

“Sana kıyameti, ne zaman gelip çatacağını soruyorlar. De ki: Onun ilmi ancak   Rabbimin katındadır…vaktini O’ndan başkası açıklayamaz…sen onu biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki: Onun bilgisi ancak Allah’ın katındadır…” A’raf (7) 187

“De ki: “Ben, Allah’ın dilediğinden başka kendime herhangi bir fayda veya zarar verecek güce sahip değilim. Eğer ben gaybı bilseydim elbette daha çok hayır yapmak isterdim….” A’raf (7) 188

Kıyametin “ne zaman” yaşanacağının bilgisi “Peygamberde bile olmadığı” gerçeği ortada iken, “bu konudaki bilgi”nin herhangi bir insanda bulunabileceği ise, zaten sözkonusu bile edilemez.

Kur’an-ı Kerim, “Kıyametin ne zaman kopacağı” konusunda “hiçbir bilgi” vermemesine; Allah-u Teâlâ, “Kıyametin ne zaman yaşanacağı” bilgisinin “SADECE KENDİSİNDE” olduğunu beyan etmesine rağmen de, “Ben Müslüman’ım” diyen herhangi biri hâlâ da, “Kıyamet tarihi” soruyor, “kimileri de Kıyamet tarihi veriyorsa” ortada büyük bir “sorun” vardır. Çünkü, bu tür davranışlar, yukarıda verdiğimiz, aşağıda vereceğimiz ayet gibi “ayet-i kerimeleri”, dikkate almamak demek oluyor:

“..Allah ne yücedir! Kıyamet saatini bilmek de O’na mahsustur…” Zuhruf (43) 85

Dahası..

Sahih “Hadis-i Şeriflerin” bildirdiği de budur. Cibril Hadisi olarak bilinen Hadis-i Şerif’te; “Kıyametin ne zaman kopacağı” sorulan Hz. Peygamberin; “Bu meselede kendisine soru sorulan, sorandan daha bilgili değildir” açıklaması da zaten, bildirilen gerçeği ortaya koyar nitelikte oluyor.

Kur’an, “Kıyametin nihai ilminin” yalnız “Yaradana” ait olduğu –Peygamber dahil kimsede olamayacağı– haberini “kesinleştirmiş” bulunuyor:

“Onun nihai ilmi yalnız Rabbine aittir.” Naziat (79) 44

Bu sebeple de, Kıyametin “ne zaman yaşanacağı” bilgisini herhangi bir kişinin/insanın, “bilip de bir tarih öngörmesi” sözkonusu bile edilemez. Aniden, “hiç kimsenin beklemediği bir anda” gelecek olan Kıyametin zamanının ilmi, “Allah katındadır”; İslam Ansiklopedisinde, “Kıyamet Alametleri” maddesinde (s.522) bildirilen de bu oluyor: “Ansızın gerçekleşecek olan Kıymetin kopuş zamanına ait bilgi Allah nezdindedir…” deniliyor. 

Önümüzdeki bir tarihte yaşanacak olanKıyametin zamanını, “Allah’ın dışında” hiç kimsenin bilebilmesi tartışılır bile değildir.

Bildiğimiz, “Bildirilen” oluyor; insanoğlunun yaşamakta olduğu gezegen olan Dünya’nın da içerisinde bulunduğu “Evren Sistemi’nin, belirli bir süre için yaratılmış–yaşayacak olduğu, sonra da ölecek olduğu oluyor:

“Kendi kendilerine, Allah’ın, gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları ancak hak olarak ve muayyen bir süre için yarattığını hiç düşünmediler mi?…” Rum (30) 8

Sözkonusu “belirli süre”nin ne zaman dolacağını bilmek, O’na mahsustur:

“..Allah ne yücedir! Kıyamet saatini bilmek de O’na mahsustur..”  Zuhruf- 85

Hakkında “en küçük bir bilgi” verilmeyen bu konu hakkında önermeler yapmaya, –Ben Müslümanım diyen birinin hakkı yoktur..

Biz sadece, O’nun bize bildirdiği ve öğrettiği kadarını ifade etmeye çalışabiliriz, o da şudur:

“Onu (vaktini) Allah’tan başka açığa çıkaracak yoktur.” Necm (53) 58

İmdi de, ne zaman kopacağını “O’ndan (Allah’tan)” başka hiç kimsenin bilemeyeceği Kıyametin, “Kur’an’da bildirilen alametleri” nedir (?), ona bakalım.

***

Kur’an-ı Kerim’de ‘Kıyamet Alametleri’

Ortalıktaki sayısız sayıdaki “rivayet-hadisi şerif” adı altındaki hurafeleri bir tarafa bırakırsak, Kur’an-ı Kerim, “Kıyamet Alâmetlerini” bildirmiş bulunmaktadır.

İşte bunlardan bazıları:  

“Bilin ki size vadolunan şey gerçekleşecek!” Mürselat (77) 7

“Yıldızların ışığı söndürüldüğü zaman,”  Mürselat (77) 8

“Gökkubbe yarıldığı zaman,”  Mürselat (77) 9

“Dağlar ufalanıp savrulduğu zaman ,”  Mürselat (77) 10

“Peygamberlerin (ümmetleri hakkında şahitlik) vakti tayin edildiği zaman (artık kıyamet kopmuştur).”  Mürselat (77) 11

“(Bu alâmetler) hangi vakte ertelenmiştir?” Mürselat (77) 12

Ayırım gününe.” Mürselat (77) 13

“(Resûlüm!) Ayırım gününün ne olduğunu sen nereden bileceksin!” Mürselat (77)14

“O gün (Peygamber’i ve ahireti) yalan sayanların vay haline! ” Mürselat (77) 15

“Biz, (bunlar gibi inkârcı olan) öncekileri helâk etmedik mi? ” Mürselat (77) 16

“Sonra arkadakileri de onların ardına takacağız. ” Mürselat (77) 17

“(O zaman şöyle denir:) Bu, ayırım günüdür. Sizi ve sizden öncekileri bir araya getirdik. ” Mürselat (77) 18

Yukarıda verdiğimiz Kur’an ayetlerinden, “Mürselat-77/7-11” arası ayetlerde çok açık bir şekilde görüldüğü gibi, “Kıyametin alametleri” vardır ve bu Alâmetler “Ayrım gününe” ertelenmiştir.

Ayrım günü -yani, iyilerle kötülerin ayrılacağı gün– ise, dağların ufalanıp savrulduğu, yıldızların ışığının söndüğü, gökkubbenın yarıldığı –yani, Evrenimizin Yokoluşunun gerçekleştiği-, sonrasında gerçekleşecek dirilişten sonra Peygamberlerin ümmetleri hakkındaki şahidlik yapacakları günün –yani, peşisıra “iki safha olan” Kıyamet gününün adıdır.

“Mürselat-77/7-11” arası ayetlerde de çok açık bir şekilde gördüğümüz gibi de; “Kıyamet Alâmeti” denilen şeyler,“Kıyametin kopmasıyla” ortaya çıkacak hadiseler olmaktadır.

Kur’an’n bu “açık bildirisi” karşısında, Mehdi’nin çıkacağı, ‘Nüzül-i isa’ gerçekleşeceği gibi rivayetlerin veya yok “Küçük alamet”, yok “Büyük alamet” gibi bir takım ayrımlamaların anlamsızlığı de ortaya çıkmaktadır. Çünkü, “Kur’anın bildirdiği “Kıyamet alametleri” daha ortaya çıkmamış; “Kıyamet sırasında” ortaya çıkacak hadiseler olmaktadır. Bilmem kaç yıl, kaç asır veya 1000 yıl öncesinden ÖNGÖRÜLEN HURAFELER değil, “bizzat Kıyametin kopması ile yaşanacak hadiseler” olmaktadır.

Zaten dikkat edilirse de, “Mürselat-77/8-10 nolu ayetler”, Evren Sistemi’nin kozmik Yıkımını-Yokoluşunu, yani “Kıyametin İlk Safhasını“ haber veren ayetler iken, hemen sonrasında gelen, “Mürselat-77/11 ayeti ise”, Ahirette Diriliş sonrası yaşanacak bir hadiseyi –peygamberlerin ümmetleri hakkındaki şahidliklerini-, yani, “Kıyametin İkinci Safhasını“ bildirmektedir.

***

“Mürselat-77/8-10 nolu ayetler”, “Kıyamet sırasında” ortaya çıkacak hadiseler

Yukarıda verilen Mürselat (77) 8-10 nolu ayetlerde bildirilen “Kıyamet Alâmetleri” gibi, “Kıyamet kopmasıyla (Yıkım-Yokoluş)” ortaya çıkacak; “gözün kamaşası”, “Güneş ile Ay’ın bir araya getirilmesi”, “insanın, -kaçacak yer neresi (?) diye soracağı gün” yaşanacak hadiseler de, “Kıyamet Alâmeti” olmaktadır:

“Kıyamet günü ne zamanmış?” diye sorar.” Kıyame (75) 6

“İşte, göz kamaştığı,” Kıyame (75) 7

“Ay tutulduğu,” Kıyame (75) 8

“Güneşle ay biraraya getirildiği zaman!” Kıyame (75) 9

“O gün insan, “Kaçacak yer neresi!” diyecektir.” Kıyame (75) 10

“Hayır, hayır! (Kaçıp) sığınacak yer yoktur!” Kıyame (75) 11

Bunlar gibi, “Dabbetü’l-Arz”ın ortaya çıkacak olması, “Ay’ın yarılacak olması” gibi hadiseler de, “Kur’an’ın bildirdiğiKıyamet Alâmetleri; Kıyametin kopmasıyla yaşanacak hadiseler” olmaktadır:

“O söz başlarına geldiği (kıyamet yaklaştığı) zaman, onlara yerden bir dâbbe (mahlûk) çıkarırız da, bu onlara insanların âyetlerimize kesin bir iman getirmemiş olduklarını söyler.” Neml (27) 82

“Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı. .” Kamer (54) 1

Yine Kur’an bildirisi; Duman (duman) çıkacak olması da ‘Kıyamet Alâmeti’dir:

“Şimdi sen, göğün, açık bir duman çıkaracağı günü gözetle. ” Duhan (44) 10

“Duman insanları bürüyecektir. Bu, elem verici bir azaptır.” Duhan (44) 11

Buraya kadar verdiğimiz ayetlerden açık bir şekilde görülebildiği gibi de, Kıyamet Alâmetleri, “Kıyametin kopuşuyla birlikte yaşanacak hadiseler olmaktadır. Zaten, Enam Suresi’nin 158’nci ayetinde, alametlerin (işaretlerin) geldiği günün artık kimseye“imanın fayda sağlamayacağının” ifade edilmesi de, bu düşüncemizi doğrulamaktadır:

“Onlar ancak kendilerine meleklerin gelmesini veya Rabbinin gelmesini yahut Rabbinin bazı alâmetlerinin gelmesini bekliyorlar. Rabbinin bazı alâmetleri geldiği gün, önceden inanmamış ya da imanında bir hayır kazanmamış olan kimseye artık imanı bir fayda sağlamaz..” En’am (6) 158

Yukarıdaki ayette bildirilen, “Meleklerin gelmesi” hadisesi –herşeyin ölümünü doğuracak olaylar anı-, Kıyametin kopuş anıdır. Ayetteki, “Rabbinin alametleri (işaretleri)” manasına yorumlanan ifade, “Kıyamet Alâmetlerinin” bilmem ne kadar yıl veya bilmem ne kadar asır önce değil, “Kıyametin kopmasıyla” birlikte yaşanacağını açıkça ortaya koymaktadır.

Aşağıdaki “Kur’an ayetlerinin” bildirdiği de bu, “Kıyamet Alâmetlerinin”,  “Kıyametin kopuşu” sırasında yaşanacak olaylar olduğu oluyor:

“O gün gökyüzü beyaz bulutlar ile yarılacak ve melekler bölük bölük indirileceklerdir.” Furkan (25) 25

“(Fakat) melekleri görecekleri gün, günahkârlara o gün hiçbir sevinç haberi yoktur ve: (Size, sevinmek) yasaktır, yasak! diyeceklerdir.”  Furkan (25) 22

Ayetlerde bildirilen “zaman”, hiç kimsenin bilemeyeceği bir zaman olup, artık o AN’da “cüz-i irade” yoktur. Hâl bu olunca da, “Kıyamet Alâmetlerini” ancak, “Kıyamet anını” yaşayacak insanlar bilebilecek durumda olacaklardır.

***

Ezcümle:

Kur’an-ı Kerim’in “bildirdiği” bu gerçeklere rağmen de, “küçük” veya “büyük”, neredeyse “sayısız diyebileceğimiz Kıyamet Alâmeti rivayet edilmiştir”

Oysa, Kur’an-ı Kerim’in söz ettiğim ayetlerinde bildirilen;

Kıyametin zamanını kimsenin bilemeyeceği”

“Kıyametin Aniden geleceği”

“Kıyamet Alâmetleri’nin ‘Kıyamet kopuşu sırasında’ yaşanacak hadiseler olduğu” gerçekleri –ve bunlara uygun Hadis-i Şerifler– karşısında hiç kimsenin, “şu da Kıyamet Alâmetidir” ya da “Nüzül-i İsa yaşanacak, Mehdi çıkacak, her ikisi birden Deccal’i öldürecek” demek lüksü olamaz.

Kıyamet hadisesini, “her bilim önermesini”, aynı konudaki “her bir Kur’an Bildirisi” şeklinde yazdığım, 400 küsur sayfalık, “Ölüm Yeniden Doğuş İçin Kıyamet” isimli eserim ve de “İsasız Mehdisiz İslam olmuyor mu” isimli eserimde verdiğim bilgilerde de görülebileceği gibi de, “Aniden gelecek olan Kıyamet” de zaten, Hz.İsa’nın yeryüzüne ‘ikinci kez’ geleceği (Nüzil-i İsa); dolayısıyla da,‘aynı çağda’ yaşayacağı Mehdi’ninve birlikte öldürecekleri birDeccal’in “Kıyamet Alâmeti”olduğu iddialarını ve de “tozlandırılmış (Sahih olmayan) Hadis’leri” de ortadan kaldırır niteliktedir..

Sonraki yazımda, “Kıyamet Alametleri” konusundaki ‘Sahih hadis’e, Sahih olmayanına da değinecek, “Kıyamet Alametleri”nin ‘Hadis-i Şerif’lerdeki karşılığını da ortaya koyacağım inş…

Ahmet MUSAOĞLU