Milenyumun başlamasıyla birlikte ülkemiz kamuoyu, ‘2012-14’ yılına ait “öngörüler” ile meşgul ediliyor. Nostradamussafsatası, Marduk gezegeni zırvası, Ebced palavrası ve daha pek çok zemin ile önümüze konan iddia şu: 2012 yılında dünya yeni bir sürece girecek, insanlar yeni inanışları keşfedecek, kültürel açıdan tam bir deprem yaşayacağız, ‘Yeni (Altın) Çağ’ başlayacak, deniliyor.

İnsanlık, 2012 (-14) tarihi ile öyle bir hâle getirildi ki, büyük bir ‘korku’ da uyandıran bir ‘beklenti’, ‘sahte olduğu da’ tahmin edilebildiği halde, yine de; ‘büyük güç ABD’nin, “gelecek olan tehlike” ile baş etmesi ümidiyle, öngörülenlere inanmasını sürdürüyor. ‘Sahte önerme’ olduğunu bilebilseler de, zihinlerine gönderilen ‘yalan bombardımanı’ yüzünden, duydukları her ‘2012 tarihi’ ile heyecanlanmalarını sürdürüyor…

Peki de, ‘neden 2012?.. Bu tarihi önemli kılan ne?

***

Bu sorunun cevabı olarak, eski bir Güney Amerika medeniyeti olan Maya’ların kullandıkları ‘takvim sistemi’ gösteriliyor. “Maya takviminin, ‘21 (veya 22) Aralık 2012’de bitmesi” deniliyor…

Peki de, ne var bunda (?), diye sorarsanız, bunun cevabı için de;‘Maya’ inançlarına göre, zamanların sonu olacak, 2012’de kıyamet kopacak; bir ‘ilave’ yoruma göre de, ‘Altın (Yeni) Çağ başlayacak’ deniliyor.

İşte, “2012 tarihinin” anlamı bu oluyor. Öngörülen ‘Kıyamet senaryoları’nın tarihinin “2012”, yani, “23 Aralık 2012“ olması buradan doğuyor! Bu tarih için, “Yeni (Altın) Çağ” başlangıcı deniliyor..

“22 Aralık 2012” tarihlemesinde, ‘iki yıllık’ bir hata payı bulunabileceğinin ileri sürülmesi, bu tarihi “2012 değil”, 2014yılı yapıyor.

Sözkonusu bu “tarih kayması” için; Maya Takvimi’nin bizim kullandığımız Gregoryen Takvimi’ne çevrilişinde, MÖ.1’den MS.1’e geçilmiş olması ileri sürülse; Mayalar’ın yakın geleceğimize ilişkin kehanetleri tüm ezoterik bilgilerle örtüşmektedir gibi bir bilimdışılık sergilense de; ‘bilimsel akıl’, bütün bu önermelerin ‘proje’ olduğunu gösteriyor. Proje tarihi “2012-14” ile “gerçekler değil”; masallar, şifreler, yalanlar hayatımızı dizayn ediyor. Medya, edebiyat ve Holywood filmleri ile de gönderilen “2012-2014” tarihine inanış, “bilincimizin kay(dırıl)ması” demek oluyor…

***

Hatırlayabildiğim birkaç Holywood örneği üzerinden değerlendirsek:

-Ben Efsaneyim : Filim için çok şey yazıldı ama, en dikkat edilmesi gereken noktasına, olay neden 2012 yılında geçiyor (?) sorusuna değinen olmadı. Ezberlettirilen (!), 2012’nin, Mayalara atfedilen ‘Kıyamet tarihi’ olması oluyor.

-Kristal Kafatası Krallığı: Aztekler döneminden kalmış olan 13 adet kristalleşmiş kafatasının, 2012 yılından öncebir araya getirilmesi durumunda 2012 yılında dünyanın sonunun gelmesinin önleneceğine inanılır.

-2012 : Kıyamet Günü: Filmde, 21 Aralık 2012’de 4 yabancı, Meksika’daki bir tapınağa inanç gezisi düzenlerler. Mayaların hayatlarına dair kayda geçen son gün! NASA bilim adamlarına göre bu bir kutupsal değişimdir: Ölüm günümüz, Kıyamet…

2012: Doomsday: Filmde, küresel bir kıyametin dünyayı tehdit etmesini ve ‘ana karakterin’ de bu durumun önüne geçmeye çalışmasını konu ediniyor.

Kıyamet tarihi “2012 (-14)” öngörülü bu tür filmleri, siz artık takip edip değerlendirebilirsiniz de, Biz yeniden “2012 tarihi” ile ilgili değerlendirmemize döndüğümüzde; sadece Mayalar’ın değil, bir başka hurafe olarak, Sümer takvimlerinin de aynı tarihleri işaret etmekte olduğu da ileri sürülüyor (1).

Oysa ne Sümer denilenlerin, ne de Maya’ların böyle bir “gerçeği” bulunmuyor. Mayalar, ne bugün bizim bilebildiklerimizden çok fazla astronomi bilgisine sahip bir medeniyetti, ne de, neredeyse bütün uzak yıldızları, yıldız gruplarını ve bunların hareketlerini gözlemlemişler. Mayaların asırlarca önce çıplak gözle gördükleri söylenilen şeyleri, bugün bizim teleskoplarımız ve uydularımızla göremeyişimiz de zaten, Mayalar üzerindenileri sürülen iddiaların akledilebilir bileolmadığını gösteriyor.

Öngörülen “2012 tarihi” de zaten, daha önce de gökyüzündeki -bugünden bilinebilen- “birleşmelere” işaret ediyor. Bu tarih, Güneş ve bütün gezegenlerin, bundan öncede olduğu gibi,“aynı düzlemde bir kez daha hizaya gelecekleri tarih” oluyor. 2012 tarihinin hepsi bu, başka bir şey olmuyor. Gezegenlerin ve Ay’ın üzerinde hareket ettiği, “ekliptik” olarak adlandırdığımız “tutulum çemberi”nin, tam 21 Aralık günü, Samanyolu’nun dünyadan görülen ekvatoral çizgisiyle kesişmesi, Güneşin de “gündönümü” sırasında bu noktayla aynı hizaya gelmesi oluyor. Bu da zaten, daha önce de yaşanılmış, yoksa, ‘Kıyamet – Yeni (Altın Çağ)’ gelişi HİÇ olmuyor…

***

“Kıyamet –Yeni (Altın) Çağ- Tarihi” olarak ileri sürülen, “2012” iddiaları “ilk olarak”, Amerikalı John Major Jenkins’in; 1997 yılında yayınladığı, ‘Maya Cosmogenesis 2012’ isimli kitapla ileri sürmüştü. Astrofizikçi Maurice Coterelli’nin görüşlerini, bir BBC muhabiri olan Adrian Gilbert‘in derlemesi sonucu dünya kamuoyu da duymuştu! Maya kenti Palanque’deki Yazıt Tapınağı’nda ‘bulduklarını’ söyledikleri mezar taşının kapağındaki, “şifre denileni” çözmeleri, bu şifrecilerin de, ‘bilimsel aklın’ ötesinde olduklarını gösteriyor. Şifreci Adrian Gilbert’in yazdığı, “Maya Kehanetleri/2012 ve Ötesi/2001” isimli kitabı Türkiye’de yayınlayan yayınevi ise, ‘Sınır Ötesi Yayınları’, kitaba “sunuş” yazan ise, ‘Ergun Candan’ oluyordu.

Maya Kehanetleri/2012 ve Ötesi/2001” kitabın ‘bir sene’ öncesinde ise, yine “Sınır Ötesi Yayınları” ve “Ergun Candan” isimleri ile, “Kıyamet-Yeni Çağ” öngörüleri ileri süren; “Ergun Candan : Kıyamet Alametleri /2000” kitabı karşımıza çıkmıştı. Onun peşinden “aynı ekiple” karşımıza çıkan “Maya Kehanetleri/2012 ve Ötesi/2001”, bunun sonrasında da;“Ömer Çelakılnotlarından Ergun Candan ile derlendiği” ileri sürülen; “Ömer Çelakıl: Kur’an-ı Kerim’in Şifresi /2002” kitabı çıkıyordu. Sözkonusu bu “ŞİFRECİ EKİP”, daha sonra da, “Joseph NOAH : Tevrat’ın Şifresi ve Gizli Kehanetler /2003” ve de “Erdem Çetinkaya: Dünyanın Altın Oranı Noktası Kâbe’nin Sırrı/2009” isimli kitaplar ile yine karşımıza çıkıyorlardı.  “Sınır Ötesi Yayınları” ve “Ergun Candan” isimleri, ‘seri sonu’ üretimleri diyebileceğimiz, “Kur’an- ı Kerim’in Gizli Öğretisi/2010” isimli kitapla da; ezoterizm denilen “bilim(İslam)dışılığın karanlığını, Müslüman olanın gözünesokuyordu!..

Sözkonusu bu kitaplar, 2000’li yılların ‘ilk çeyreğinde(2012-14)’ yaşanacak “Felaket/Kıyamet” dönemi ve ‘gelecek’ olan “Altın (Yeni) Çağ’dan, haliyle Mesih-Mehdi’den söz ediliyor, ‘Sınır Ötesi Yayınları’nın birden fazla kitabı bu yönleriyle birbirlerinin aynı (gibi) görünüyor, ‘geçmiş-geleceğimizi’ öngören şematik TABLO, da, birbirinin ‘tamamen aynı’ olmasıyla, sözkonusu kitapların, “Aynı (Sihirli) El”den çıkmış olduğunu düşündürtüyor. Ergun Candan’ın, “Kıyamet Alametleri/2000” kitabı, -s.19-da ifade edildiği gibi de, öngörülen; sadece son üç büyük din-in değil, “tüm din/lerin” gerçek niteliğini kaybetmesi oluyor…

Bu dönemde aynı nitelikte çıkan başka ‘iki çalışma’ ise, Serkan Tekin tarafından yazılan ve içeriğinde yine Kıyamet tarihi ve Hz.İsa’nın yeryüzüne ineceği tarih öngörüleri de bulunan; “Kur’an’da Gizlenen Tarihler/2002” isimli kitap ile, Burak Eldem tarafından yazılan ve yine 2012 yılını Kıyamet yılı gösteren ve yine ‘Altın Çağ’ iddialarından  bahseden, “2012: Marduk’la Randevu/2003” isimli kitap oluyor.

Bütün bu ve benzer eserlerle de yeşertilen “korku” ile, “Kıyamet 2012 (-14), Yeni (Altın) Çağ” öngörüleri zihinlere yerleştirmiş bulunuyor…

***

‘2012 (-14)’ün ‘Kıyamet yılı’ olacağı, Hz.İsa’ın/Mesihin ‘ikinci kez’ yeryüzüne geleceği, sonrasında ise, ‘Yeni (Altın) Çağ’ başlayacağı iddiaları, hızlı bir eğitim programı ve tek sesli koro gibi, insanımızın ve insanlığın zihnine çakılmış bulunuyor.

Oysa, her türlü “Kıyamet tarihi ve Yeni (Altın) Çağ” öngörüsü, “Milenyumcu senaristlerin”, yani, “KıyametçiProtestan Hıristiyanlığın ve Yahudilerin (Anglosakson-Judea ortaklığıinancı” oluyor. Milenyumcu/Kıyametçi gruplar; insanlığı, tıpkı I.Dünya Savaşı; 1914 döneminde olduğuna benzer bir döneme, ‘toplu uyanış’olacak dedikleri, ‘Yeni Çağ Dönemi’ dedikleri döneme hazırlıyor.

Hatırlayıverin 100 sene kadar öncesinin tarihi olan 1914’ü…

1914 yılı öncesi –Yahudilikle ilişkili olan- “Fundemantalist Protestan Hıristiyanlar”, 1914 yılı için; bazı görünmez ‘Göksel olaylar’ zinciri yaşandığını; “İsa Mesih”in 1914 yılında görünmez olarak gelip, şeytanı gökten kovarak göksel tahtına oturduğunu, Vahiy kitabındabildirilen korkunç olayların da bir bir yerine geldiğini, 1918 yılının da, kutsalların ilk dirilişinin, yani ‘Yeni Çağ’ın gerçekleşmesiolduğunu düşünüyordu. Gökten ‘beklenen gelmedi’ ama, ortada ‘boşinan’ olunca, 1914 ve 1918 tarihleri, I.Dünya Savaşı’nın başlama ve bitmesi tarihleri oluyordu! O dönemlerde “Babil” olarak kabul edilen, ‘Katolik Hıristiyanlık alemi’, o dönemdeki Yeni (II.) Milenyumun ilk devresi içinde; 1914-1918 tarihleri arasında yıkılıyordu!..

Bu sebeple de, “2012 (2014) tarih öngörüsü”, çok önemli görünüyor.

Tabii ki de ‘kıyamet kopacak’, ama bu, 2012-14 tarihinde veya başka öngörü tarihlerinde değil, “zamanını hiç kimsenin bilemeyeceği bir tarihte” yaşanılacağı tartışılmasız oluyor.  Bilimin de önermesi olan “Big Crunch (Kıyamet), ansızın kopacağı” için de zaten, kimsenin “tarih öngörüsü” yapması sözkonusu olamaz, 2012-14 veya öngörülen diğer tarihler, hurafe oluyor.

Fakat, sorun şu ki de, ‘Yeni Milenyum’un başı diyebileceğimiz “2012-14” tarihleri, ‘boşinan(ç)’ sebebiyle, “Müslümanlar/İSLAM”  için ‘sorun’ olacak gibi görünüyor.

Kıyametçiler’ tarafındanöngörülen “2012-2014 tarihi”; Balkanlar’ı AB’ye katmak için anlamlandırılan bir tarih de ama, başlangıcı, Saraybosna’da düzenlenen suikast olan, “1. Dünya Savaşı”nın 100. yıldönümü oluyor (2).

Yine ‘Yeni Milenyum’ başları bir tarihteyiz..

“Arap Baharı” denilen zırva ile, Bu defa “Babil” olarak kabul edilen “İslam/Coğrafyasına” saldırı sürüyor.

Aramızdaki küçük Amerikalı” olmasının yanında, “yamuk kimlik” türünün Türkiye’deki sözcüsü olarak da tanımlanan, Serdar Turgut’un; “Evanjelik Hıristiyanlar ile Yahudi koalisyonunun dünyaya yeniden çeki düzen vermek üzere deyim yerindeyse kelleyi koltuğa alarak yola çıkmaları…hem Evanjalik Hıristiyanlık hem Yahudiler…inandıkları efsanelerin nihayet gerçekleşmesi zamanının yaklaştığını düşünmektedirler…dünyayı yeniden kendi inanışları doğrultusunda düzenleme görevinin uygulanma zamanının geldiğine de inanmaktadırlar.” ifadesi de (3) mevcut tehlikeyi gösteriyor. Benim amacım “panik oluşturmak değil”, sadece tespit; çünkü, “2012-2014’nin, 1914 gibi yaşanmaması” gerekiyor..

Korkulan ya da olabilecek olanı da, yine “Aramızdaki Küçük Amerikalı” yazıyor; “Tehlikeler gerçektir ve tahmin edilenden daha yakındır…Ancak bir gün hızla dünyaya yaklaşmakta olan bir yıldız görülecek ve o anda dünya değişecek. O dünyada…anti olan hiçbir şey ortada kalmayacak, insanlık bir araya gelecek ve gökyüzüne bakacak. Gökyüzündeki keskin parlamayı görünceye kadar tüm insanlık nefesini tutup bekleyecek. Gereken bilgi ve teknolojiye ve de vizyona sahip olduğunu gösteren Amerika harekete geçip dünyayı kurtardığı anda kolektif rahatlama nefesi verilecek. Ondan sonra da siyaset gereği anti-Amerikanizm sürebilir mi acaba, bunu da düşünmek gerekiyor.” diyordu (4). Gökyüzüne “neden bakmamız gerektiğini” söylemedi, onu da Biz söyleyeceğiz…

***

Son yıllarda Hollywood filmlerine konu olan olaylar birbiri ardına gerçekleşmeye başladı. Sanki film yapımcıları “olacak olayları önceden görmüş gibi” davranıyorlar. Ya da bugüne kadar sayısız sinema filmine ve habere konu olan, “dünyaya çarpacak dev asteroit’ hikayeleri ne demek oluyor?

NASA’nın, ’yeryüzünü bekleyen en büyük tehlike’ diye nitelediği, 400 metre çapındaki 20 milyon tonluk göktaşı Apophis (Yokedici) için, 2014’de Deep Impact (Derin Darbe) filmindeki yöntemle patlatılması gerek, Apophis’in yörüngesi 2014 yılına kadar değiştirilmezse insanlığın sonunu getirebilir de denilmiş bulunuyor. Dahası, Amerika’nın aslında “Armageddon”un provasını yaptığı da ifade ediliyor: “Hollywood filmlerine konu olan olaylar birbiri ardına gerçekleşmeye aşladı…Hollywood’un Amerikan yönetimleriyle çok yakın işbirliği içinde çalıştığı ve hatta derin operasyonlarda aktif rol aldığı bir süredir bilinen gerçek. Önceki gün ABD Uzay ve Havacılık Dairesi (NASA) aynı adlı filmden esinlendiği ‘Deep Impact’ adlı bir operasyonu gerçekleştirdi. Bununla yaklaşmakta olan bir kuyrukluyıldız ilk kez uzay aracından gönderilen bir kapsülle vuruldu. Sinema tutkunları Amerika’nın aslında ‘Armageddon’un provasını yapmakta olduğunu fark edeceklerdir.” deniliyor (5). Eğer gerçekten “Armageddon’un provası yapılıyorsa”, insanlık için büyük tehlike; ortalıkta “beyaz gömlek” giydirmek gereken insanlar bulunuyor demek oluyor.

Göktaşlarının dünya/insanlık için tehlike olması hiç sözkonusu olmadı, Kıyamet günü hariç hiç de olmaz ama; ‘göksel  felaket öngörüsünün “inanç”olarak yaşanılması, ‘tehlike’ olmasını sürdürüyor!..

Dünyanın başına ne bela geliyorsa bu mutlaka gökyüzünden gelir’ diyenler, ‘İncilciler’, haliyle İncil/ler oluyor: “Bu olaylar gerçekleşmeye başlayınca doğrulun ve başlarınızı kaldırın. Çünkü kurtuluşunuz yakın demektir.” (Luka 21:28).

Tahrif edilmiş “bu kaynak” sebebiyle ‘göksel felaket(ler)’ gönderiliyor!

Yoksa, “gelecek olanın” Maya Takvimi (iddiası) ile ilgisi bulunmuyor.

Bugüne değin de zaten, “dünyanın yanından” sayısız diyebileceğimiz “göktaşı” geldi geçti; hatta, Mars-Jüpiter arasında tepemizde, 2000 göktaşı da dönüp duruyor ama, tehlike olmadılar, Kıyamet’e kadar da olmayacakları tartışılmaz bir gerçek oluyor.

Bu noktada şu: “Göksel” gelecek felaketin, mutlaka “göktaşı mı” olması gerekiyor?

Tabii ki, değil..

Atmosferin kirlendiği” iddiasıyla öngörülen,“Küresel Isınma VAR” yalanı da, dikkat edilirse, “göksel felaket” temelli oluyor..

Hiroşima’da olan da, ‘göksel felaket’; uçaklardan ‘Atom bombası gönderisi’ olmuştu, bilinebiliyor!..

Göksel felaket’in, ‘göktaşı’ olması gerekmiyor ama, “felaket göksel” oluyor.

Peki de, ‘göksel (gökten) düş(ürtüle)ecek’ bir “uydu” ile de “istenilen amaç/felaket” elde edilebilir, tepemize bir ‘casus uydusu’ düşer mi ya da “seçilecek yere” düşürülebilir mi? Mesela da; ‘Deep Impact’ hadisesi çok kolay olmasa da, hatta riskli olsa da, bir göktaşından “parça” kopartılıp, yeryüzünün ‘seçilmiş’ bir bölgeye, varsayalım ki; “Müslümanların kutsalı Mekke yöresine” düşürülmesi gerçekleştirilebilir, böyle birçılgınlık(delilik) düşünülebilir mi!..

“Felaket göksel”, bu zaten deniliyor!..

Gökten” tepemize ‘düş(ürtüleü)cek’ bir “uydu” ile bile ‘canımıza okunabilir’ ya da “düştüğü yere” zarar verebileceği muhtemel görünüyor..

Fakat..

Her “kim/inanç” olursa olsun, kimsenin kutsalına dokunulmaması, insanlığın şiarı olması gerekiyor. Buna karşın, ABD’de, “KABE’yi bile vurmaktan” söz eden “deliler”  bulunduğu da bilinebiliyor…

***

Hangi “inançtan” olursa olsun, hiç kimsenin ‘Öteki inanca’ yönelik bir ‘çılgınlık’ yapmayı düşünmemesi gerekiyor ama, “Aramızdaki Küçük Amerikalımız” Serdar Turgut; Kıyamet benzeri olayları bizzat kendileri oluşturup, daha sonra bunları, ‘olağanüstü’ yorumlama yoluna gidebilecek insanlardan sözediyor: “…21’inci Yüzyıl’ın başlarında dünyada bir dizi alışılmadık olay olacağı, bu olaylar sürecinde de dünyanın olağanüstü bir değişikliğe uğrayacağı, bunların sonunda da ‘yeni bir dünyanın kurulacağı’ beklentisi, inancı bu saydığım gruplar arasında hayli yaygındır…kıyamet benzeri olayları bizzat kendileri yaratıp daha sonra bunları ‘olağanüstü’ yorumlama yoluna gideceklerdir…kıyamet benzeri olayları kendileri yaratarak hem kendi halklarını inandıracaklarhem de vahşetlerine kitle desteği alacaklardır.” diyor (6). Yapılan bu açıklama, bir takım ‘delilerin’, Kıyamet benzeri olaylar üretip, sonra da, ‘doğal olay’ yorumu yapmalarının muhtemel olduğunu gösteriyor.

“Kıyametçilerin/Milenyumcuların” inanışlarında yer alan “göksel felaket” öngörüsü,“inanç (yerine gelmesi gerekir)olduğu için de, “kendilerinden olmayan, barbar gördükleri” insanlara-inançlarına “yaşatılabilecek bir argüman gibi duruyor!..

Yoksa, “Kıyamet”in yaşanılacak olması asla sözkonusu olmuyor.

2012-14 iddiası “Kıyamet” olmadığı için de; “…2006’da başlayıp 2011 sonunda bitecek 7 yıllık dönemin adı kıyamet dönemi. Kıyamet her şeyin yokolup bitmesi değil. Bilinçlerin ayağa kalkacağı dönem denilebilir. 2012 yepyeni bir dünya olacak. Üzerinde de bambaşka insanlar. Bilinçleri çok açılmış insanlar.” deniliyor (7). Tabii ki de ‘bilinç değişimi’ durduk yerde olmaz; “Kıyametçi köktendincilerin  inancının”, kendilerinden olmayan inanca/insanlara “baskın” olması gerekiyor. Yine, “Aramızdaki Küçük Amerikalı”dan gelen; “Fırat ve Dicle arasında kalan topraklar tüm dinlerin çıkış noktasıdır…bugünkü inanışların…başlangıç yeri bu topraklardır. Dünyayı yöneten güçler bir hesaplaşma gününün yaklaşması gerektiğine karar vermiş durumdalar. 21’inci yüzyılda dünyanın din coğrafyasını yeniden düzenlemeye de kararlılar.” açıklaması da zaten (8), hangi din ve coğrafyanın ‘düzene sokulmak’ istendiğini, haliyle de, “Arap Baharı” zırvasının“d(v)uracağı” asıl hedefin, “İslam” olduğunu gösteriyor. 

Yamuk kimlik” olarak da tanımlanan ve “İslam dini” ile “işi pek olmayan” Serdar Turgut’un; Fırat-Dicle arasını “dinin başlangıç noktası” göstermesi gibi; “İslam ile işi olanların” yeşerttiği “BATIYA DOĞRU AKAN NEHİR” belgeseli de, medeniyetin, haliyle de, “insanlığın-dinin” Mezopotamya’da doğduğunu söylüyor.

Sözkonusu bu bilimdışılığın, İslamdışılığın da metinlerini, Prof. Dr. Bekir Karlıağa yazmış, yapımcılığını ise, İngiliz Şirketi Lion TV üstlenmiş, Başbakanlık Fonu da destek/para vermiş bulunuyor. Bekir Karlıağa’lı bu “sözde medeniyet” belgeseli, medeniyeti, “Tevrat’ın öngördüğü yer” üzerinden başlatıyor. Bilimselliğin bu iddiayı yanlışlamasına, dahası ve esası ise; Kur’an-ı Kerim’in; Şura-7 ayetindeki, MEKKE’nin, yeryüzündeki Şehirlerin Esası (Anası) olduğuve İmran-96’daki, “yeryüzündeki İlk Mabed”in Mekke’de  olduğu “bildirilerine” rağmen de bu neden yapılıyor!..

Sahi, safça, “bu nasıl bir belgesel?” mi diyeceğiz!..

***

“Aramızdaki Küçük Amerikalı” Serdar Turgut, bugünlerde;“..hayat.. tek bir noktaya doğru akmaya başlayabilir. Ve o gidilen nokta da çok tehlikeli olabilir…Farkında olanlar tehlikeleri görüyorlar ama, “SON”a doğru giden sürece müdahale edebilecek güçte değiller…Kutsal metinlerde bazı işaretler var ve bunlar bu süreçte Türkiye’nin çok önemli rol oynayacağını söylüyor…Başlığı ‘Hergmerc’ olan…bir kitap(ta).. Isra Suresi üzerine Ebced çalışmasının yapıldığı bölümde şöyle bir cümle de var: “Ya da Gazze’ye yardım için Akdeniz’de bulunan Türk Donanmasına saldırı sözkonusu olabilir.” yazıyordu (9). “Kıyamet-Yeni Çağ” zırvalarını duymaktan yorulmuştuk; “HAY ADI BATSIN”, bir de EBCED HESABI HURAFEMİZ var; Ömer Çelakıl şifreciliğinden sonra, Ahmet Tan isimli “İsra Suresi” şifrecisini-ebcedcisini de tanımış bulunuyoruz.

Şu an ortalarda bulunmayan ÖNCEL EBCEDCİ Serkan Tekin’den, 2006 yılında çıkan kitabında; 2005 yılının ramazanında çıkacak “Mehdi” şifresi okumuştuk ama (10), gelen giden olmadığını, olmayacağını da zaten bilebiliyoruz. Kamuoyu oluşturulması o kadar açık ki de, Aytunç Altındal’dan yıllarca dinlediğimiz, “karanlık örgüt İllüminati tehlikesini”, bugünlerde Sedar Turgut’dan dinliyor; onun, “karanlık örgüt İllüminati ortaya çıktı ve eylemlere hazırlanıyor” iddiası, “E Kaide yaptı-etti palavrası gibi” ama, esasta da, “Katolik Hıristiyanları/Papalığı” SUÇLU gösterip de, Anglosakson-Judea ortaklığı”nı gizlemek gibi duruyor. Yine Serdar Turgut bugünlerde; “Akılçelen Ömer Çelakıl” katkılı ŞİFRECİLİĞİ ile; “İlliminati’nin GERİ SAYIM başlattığını, ÜZGÜNÜZ ÇOK GEÇ KALDINIZ” derken; “İllüminati/Katolik Hıristiyan düşmanı”, ama, “Protestan Hıristiyanlar hemen hiç dokundurmayan” Aytunç Altındal “icadı katkısıyla da”, yeni trendimizi; “İllüminati’den daha güçlü gizli örgüt Tavistock hikayesini” tekrarlıyordu (11). Böylelikle de, “önümüze suçlu o” diye konulan hep; “Katolik Hıristiyanlık/Papalık” oluyor. Bu “uğraşlardan”, önümüzdeki süreçte “sergilenecek tezgahların”, hangi örgüt/ler üzerine yıkılıp, “esas kovboylu başoğlanın”, yani “Fundemantalist Anglosakson-Judea ortaklığının” bize “gösterilmeyeceği” anlaşılabiliyor. “İllüminati Geri sayım başlattı” diyen Serdar Turgut; “..bugünlerde dünyamız için bir GERİYE SAYMA DÖNEMİ içinde olduğumuzu da unutmayalım. İlk baştaki tarih tabii ki 21 Aralık 2011. Çünkü o gün Maya Takvimin sona erdiği gün.” açıklamasıyla da zaten (12), “ASIL GERİ SAYIM” başlatanların, Maya Takvimi icadcısı, “Fundemantalist Anglosakson-Judea” olduğunu –farkında olmadan– açıklıyordu. Haliyle de, Aytunç Altındal “göndermeli”, İllüminati veya Tavistock/Katolik Hıristiyanlık GİZLİ örgütleri TEHLİKESİ iddiası da, tıpkı “Maya Takvimi kehanet” iddiaları gibi, PALAVRA oluyor. Dünyanın ‘cennete (Yeni –Altın- Çağ’a)’ dönüşmesinin ancak, “Kıyamet boyutlarında” bir faciadan sonra mümkün olacağı şeklindeki “Vahiy kökenli Mesihlik ideolojisi de zaten, “Fundemantalist Anglosakson-Judeo ortaklığı”nın birbirleriyle örtüşen ‘inanç ortaklığı’ oluyor.

Sözkonusu bu “ortaklık”, Katolik Hıristiyanlığı “yokederken”, “İslam olanı” da bazı Müslümanlar eliylereforme edip yokediyor.  ‘Milenyumcu/Kıyametçi Protestan Hıristiyanlar ve Yahudilerin’; “İsa/Mesih’in yeryüzüne gelişene” zemin hazırladıkları ve “Yeni (Altın) Çağ” düşü için “misyon” üstlenmiş oldukları; Maya Takvimi kehanetleri ve 2012-14 icatçıları da oldukları da tartışıl(a)maz oluyor…

***

2012 yılındaki ‘son perde’ye endeksli olarak, “İsa/Mesihi Kıyamete (Hz.İsa’yı yeryüzüne indirmeyezorlayanlara”; “Nüzil-i İsa gerçekleşecek, Mehdi çıkacak” şeklindeki yanlış düşünceleri sebebiyle bazı Müslümanlar da dolaylı da olsa– “katkı” koyuyor. Ya da Milenyumcuların, 2012 (-14)’de “‘Tanrının Krallığı’ kurulacak, Yeni (Altın) Çağ başlayacak” düşü ile, ‘Nüzülcü ve ‘Mehdici’lerin; ‘Altın Çağ’ düşlerinin, “aynı tarihte niye örtüştüğünü” kimse neden sorgulamıyor! Ya da ne tesadüf ki ya datesadüf mü ki, her ‘iki kesim’ de aynı tarihlerde, “1432/2012’de misafirlerini” bekliyor!..

“Anglosakson-Judea ortaklığı”nın; “Armegedon savaşının, Müslümanların İsrail’e saldırması ile başlayacağı” inancına “sahip oldukları” da göz önüne alınırsa, yaşadığımız bu dönemde, “İsrail ile çıkartılan çatışma kültürünün” de sorgulanması gerekiyor…

Tarihe not düşmek için de yazdığım biliniyor…