Stephan Hawking.. İngiliz, teorik fizikçi-matematikçi.. Geçen hafta California Teknoloji Enstitüsü’nde yaptığı açıklamalarla bir kez daha basınımızda yerini bulamadı! ‘Evrenin Kökeni’ isimli konferansta konuşma yapan Hawking’in; “…evrenin oluşabilmesi için ilahi bir güce ihtiyacı olmadığını savunduğu…‘Tanrı dünya oluşurken ne yapıyordu? İnsanlar bu soruları soruyor diye acaba cehennemi mi ateşliyordu?’” diye konuştuğu haberleri basınımızda yer alıyordu (1).

          Diğer taraftan, her ne kadar Fazıl Say eksenli yazsa da, Hawking’e atfedilen açıklamalardan da mı esinlenildi bilinemez; yazılı ve görsel medyadan izlediğimiz R.M.; “Ben Müslüman’ım.. farz edelim ki çevremizdeki, ülkemizdeki herkes Müslüman.. Peki Allah, o Müslüman mı? Son din olsa da, Yaradan’ın “belli bir dine ait olduğunu” kim iddia edebilir?..Dünyada kimbilir kaç milyon “hiçbir dine inanmayan ama Allah’a inanan” insan yaşıyor. Müslümanlık’tan önceki dinleri de Allah göndermiş, biz buna inanıyoruz, o dinlere mensup olanlar da aynı Allah’a inanıyor.” diyordu (2)…

               İmdi…

        Stephan Hawking açıklamalarıyla, R.M.’nün yukarıdaki açıklamalarının ne ilgisi demeyiniz; direk veya dolaylı, ama var; Hawking’de ama, yazılı ve görsel medyadakilerimiz de çok cahil/bilgisiz; şüphesiz…

***

          Yarattığı “Eserleri”nin davranış tercihlerini, o “Eserleri” yaratan “Sanatkâr’da” arayan bir medya mensubu, cahil değilse nedir! Ya da ‘bir deli kuyuya taş atmışsa’ onu niye çıkarmaya çalışacağız! Yüce Sanatkâr’ın; “Tek din” yarattığı, “İslam’dan” başka bir “din” sözkonusu olmadığı ve bu dine inanan kişilere ‘Müslüman’ denildiği; kadın-erkek insanoğluna; “Ya Müslümanlığı seçersiniz ya da onun dışındaki hâl(ller)i; eğer Müslümanlığı/İslamı seçerseniz, sizin için hazırladığım Cennet’e, eğer seçmezseniz, seçmeyenler için hazırladığım Cehenneme varırsınız” şeklindeki ‘imtihan-din gerçeği’ bilinemiyor. Oysa, bilgilenilmesi için bildirilmiş bulunuyor :

             “İşte sizin dininiz olan bu İSLAM DİNİ (Tevhid dini, bütün peygamberlerin) TEK bir DİN’dir.”/  Enbiya (21) 92          

            “Bundan evvelki kitaplarda ve bu KUR’AN’da size MÜSLÜMAN ismini Allah taktı.”  / Hacc (22) 78

            “(Nuh aleyhisselam)…Bir vakit kavmine şöyle demişti. Ben, O’nun birliğine ve emirlerine boyun eğen MÜSLÜMANLARDAN olmakla emrolundum.” / Yunus ( 10) 71,72

             “Bu dini, Hz.İbrahim kendi oğullarına vasiyet ettiği gibi, Hz.Yakub’ta vasiyet etti.-Ey      oğullarım şüphe yok ki, Allah rızası olduğu İslam dinini sizin için seçti. O halde siz ancak MÜSLÜMAN OLARAK can  verin-dedi.” / Bakara (2) 132

           “İsa, onlardaki inkârcılığı sezince: Allah yolunda bana yardımcı olacaklar kimlerdir? dedi. Havârîler: Biz, Allah yolunun yardımcılarıyız; Allah’a inandık, şahit ol ki BİZLER MÜSLÜMANLARIZ, cevabını verdiler.” / İmran (3) 52

           Benim düşünceme göre, ‘Yazar’ da, “Bilgilendiren” olmalıdır ama, ‘Yazar’ değil ‘Yazan’ olunduğu için; “hiçbir dine inanmayan ama Allah’a inanan insan yaşıyor” da denilebiliyor. Biz de, ‘kuyudan taş çıkaracağız’; yani, ‘bilgidışılığı’ ortadan kaldıracağız dedik ya; –Ey bilgisizlik; ‘İslam olmayan/Kur’an’a inanmayan’ zaten “Allah’a inanmaz. Tabii ki herşeyi Allah yaratmıştır ama, o dediklerinin inandıkları tanrı denilen şey, “Kur’an’ın bildirdiği Tanrı/Allah olmuyor diyoruz…

***

Eski-Yeni Ahid’in Tanrı’sı, kâinatı, bildiğimiz hafta günlerinden “Altı gün”de yarattıktan sonra –yorulduğu için-, yedinci gün olan Cumartesi günü dinlendiği bilinebiliyor. Hâl bu olunca, Eski-Yeni Ahid’de sözedilen tanrının ‘Gerçek/İnsanüstü Tanrı’ olmaması gerekiyor. Çünkü, ‘yorgunluk duyulması’ hâli ancak ‘insani olan ile’ sözkonusu olabilir. Buradaki Tanrı’ya izafe edilen bu “yorgunluk ve dinlenme” hali; ‘ilahi bilgilerin, insanlar eliyle değiştirilmesinin’ sonucu olarak ortaya çıkmış bulunuyor. Bunun için; “M.Ö.6’ıncı yüzyıl din adamları, haftanın yedinci (Cumartesi) gününü dinlenme günü olarak geçirilmesini halkı teşvik etmek için, yaratılışı bu tarzda hikaye etme yoluna gitmişlerdi(r).” deniliyor (3).

Eski-Yeni Ahid’in bu bildirilerine karşın; Kur’an’ın bildirdiği ‘Altı gün’, bildiğimiz hafta’nın ‘Altı (6) günü’ olmadığı gibi; Kur’an’ın, insanoğluna  bildirdiği Allah’ın, “yorgunluk” duyması  sözkonusu edilemiyor. Çünkü, bu durum zaten, O’nun bildirisi oluyor :

“..biz gökleri yeri ve aralarındakileri altı günde yarattık; bize bir yorgunluk da dokunmadı.”    

  /  Kaf (50) 38

             İşte, esastaki bu ‘Tanrı farkını’; bir başka deyişle, “ilahi kitap/din” ile, “insani kitap/din olanlar” arasındaki ‘bilgilendirme farkını’ bilmeyen bir basın mensubu ya da kişi, tabii ki de cahil olur, oluyordir. Hawking’in son açıklamalarının sunuluşu da zaten, cahiliyetin yansımasının delili oluyor…

***

            İstisnasız da; “bilgilendirmesi hemen hiç olmayan” medya, 2013 yılında/Nisan ayında verdiği Hawkingaçıklamalarının aynısını; 2010 yılı Ekim ayı haberlerinde de vermiş; Hawking’e atfen; “İngiliz evrenbilimci, Profesör Stephen Hawking’e göre ‘Evren’in yaradılışına ilişkin teorilerde Tanrı’ya gerek kalmadı’” şeklinde haberler yapmıştı. Cahiliyet yansıyor dedik ya, 2013 yılı Ocak ayında ise, Hawking’in, “Evrenin oluşumu bilimsel bir gerçekliğe dayanır ve bu Tanrı’nın olmadığı anlamına gelmez” dediği haber yapılıyordu. Kanal D Londra Temsilcisi Ayşegül Ekinci’nin, kendisiyle yaptığı röportajda Hawking’in; “Evrenin oluşumu bilimin gerçekliğine dayanır. Ama bu hiçbir şekilde, Bilim Kuralları’nı koyan ve onları da yaratan bir Tanrı olmadığı anlamına gelmez...” cevabını verdiği yazılıyordu ama, Hawking de, basındakiler de cahil/bilgisiz; ‘Gerçek din ve Tanrı’dan bihaber olunduğu için bilimdışılık aşılamıyor/du. Bu sebeple de, Hawking’in, son/Nisan/2013 açıklamasında; yaptığı hesaplamalara göre evrenin yaşının 13.8 milyar olduğunu belirttiği ve bunun Papa ve İncil ile çeliştiğini söyledikten sonra, “İyi ki beni bu sözlerimden ötürü engizisyon mahkemelerine çıkarmadılar” dediği de yazılıyordu…

***

             ‘Batılı Beyaz Adam’ın insanlığa kabul ettirdiği “Batı Medeniyet Tarihi”nin, aslında “Aydınlanma tarihi” değil, “Mezhep/bilim/sel çatışma tarihi” olduğu bilinmediği için de, Hawking üzerinden gelen haberlerin aslında, “Katolik tanrı(kilise)bilim” öngörülerine karşın “Protestan tanrıbilim anlayışı” açıklamaları/saldırıları olduğu görülemiyor. 20-21’inci asrın cahiliyeti o kadar zirve yapmış ki, “Bilim ile Din arasında çatışma var” denilen şeyin; “Katolik Hıristiyan tanrıbiliminden”, “Protestan Hıristiyan tanrıbilimine” geçişolduğu, haliyle de, “Katolik Kilise anlayışına dayalı düzenin” yıkılıp yerine, “Protestan akla/ahlaka dayalı düzen” inşâ edilmesi olduğu anlaşılamıyor. “Yıkılan” ile, “Kurulan” arasındaki fark, “Tanrı/mezhep anlayışı” farkı oluyor ama, bu ‘fark’ bilinemediği için, Hawking’in açıklamaları gereği gibi haber yapıl(a)mıyor.

               Katolik Hıristiyan tanrıbilim, “Evrenin kusursuz olduğunu”, tanrının bir ‘bakım ustası gibi’ Evrene “müdahale etmesine” karşı çıkarken, Protestanlık ise, “müdahaleciliği!” öngörüyor. Hawking bunun için, “İyi ki beni bu sözlerimden ötürü engizisyon mahkemelerine çıkarmadılar.” diyor ama, basın cahiliyeti bunu da bilmiyor. Şöyle de dersek: Hawking gibi “Hıristiyan-Yahudilik insani tanrıbilimsel anlayıştan” beslenenler, “Gerçek (insani olmayan) Tanrı” anlayışı olan “Kur’an-ı Kerim bilgisinden” mahrum oldukları için cahiliyet/bilgisizliksergiliyorlar. Hawking’in, “Papa-İncil ve Engizisyon” açıklamasında sözettiği tanrı, “İslam dininin Tanrısı”, yani, ‘Gerçek Tanrı’ değil”, “Katolik Hıristiyan tanrı”; esasta söylersek de;  Eski-Yeni Ahid’in bildirdiği ‘Yorulan/İnsani tanrı anlayışı’ olduğu görülemiyor. Hawking’in; “İyi ki beni bu sözlerimden ötürü engizisyon mahkemelerine çıkarmadılar” açıklamasıyla aslında, “Katolik Hıristiyan tanrı anlayışına” SALDIRDIĞI okunamıyor!

             Hawking ile, yazılı ve görsel basınımız ‘içiçe’; ‘Gerçek Tanrı’dan bihaber, açıklamalar yapılıp, yazılıp duruluyor!..

***

              ‘Zamanın Kısa Tarihi’ isimli kitabında Hawking; Evrenin yaradılışında ‘Tanrı’nın rol oynamış olabileceği’ yolundaki görüşlere yer vermiş ve “Eğer bütün bir teori kurabilirsek bu, insan mantığının nihai zaferi olacaktır çünkü ancak bu sayede Tanrı’nın aklını da anlayabiliriz” da demişti. Daha sonraları, “Yerçekimi/Kütleçekimi diye bir yasa olduğu için, evren kendi kendisini hiçten yaratabilir” dese de, Kütleçekim kuvvetiElektromanyetik kuvvetGüçlü Çekirdek kuvvetZayıf Çekirdek kuvvet şeklindeki ‘Dört temel kuvvet”ten sadece bir tanesi oluyor. Sözkonusu bu ‘Dört temel kuvvet”, ortaya çıkmalarından öncesinde ise, “Tek Kuvvet” halinde bulunuyorlardı. Bir başka deyişle, Kütleçekim kuvveti sonradan ortaya çıkmış/doğmuş bulunuyordu.

            Eğer ‘Yerçekimi/Kütleçekim kuvveti’, “tanrı/yaratıcı ise”, doğumu öncesindeki ‘Tek kuvvet içerisinde’ bulunmaması, yani, “sonradan ortaya çıkmış/doğmuş olmaması” gerekiyordu. Sonradan ortaya çıkma hâli, onun, ‘ilk etken/tanrı’ olduğu iddiasını ortadan kaldırıyor. Bunun gibi Hawking’in bir başka bilimdışılığı da, daha dün denilebilecek bir tarihte CERN de sürdürülen Büyük Patlama deneyinin sonucunda, “Tanrı parçacığı” olarak adlandırılan Hıggs parçacığının “bulunamayacağını” söylemiş olması oluyordu. Bu parçacık da, Kütleçekim kuvvetinden ‘öncel’ oluyor, haliyle de, Kütleçekim kuvveti ‘tanrı’ hiç olamıyor! Hawking gibi, tüm bilimdışıakıl/akılsızlıkKültleçekim kuvvetinin ‘doğmasından’, daha geneli ile söylersek de; fizik yasaların ‘doğmasından’ çok önce, Evrenin oluşturacak ‘oluşabilecek’ en küçük hacımdaki “Tekil Nokta”nın bile ‘doğduğunu’ algılamak istemiyorlar! Ya da Büyük Patlama’dan (Big Bing) sonraki “ilk saniye”nin birkaç milyonda biri süresince Kütleçekim kuvveti dahil her şeyin (yıldızlar, gezegenler, uydular, kısaca, tüm maddenin), ayırt edilemez bir Kuark-Gluon Plazması (-evren çorbası/maddenin ilk hali-) halde bir aradabulundukları Evren Çorbası olarak adlandırılan çok sıcak bir ortam varolmasını ve Evren Çorbası genişledikçe ‘birleşik/bütün’ halde “Tek kuvvet” halinde bulunan ‘Dört temel kuvvetin’, ancak o zaman ayrılmaya, yani, Kütleçekim kuvvetinin de ancak bunun sonucu doğduğunu, dolayısıyla da, “Kütleçekim kuvvetinin –Yaratıldığı için– tanrı olamayacağı” gerçeği de yoksayılıyor. Böyle olunca da, Evren Çorbası’nı kim-ne ortaya çıkardı (?) sorusunun cevabını vermeden, “Evren Çorbası’nın içindeki ‘malzemelerden’ sadece bir malzeme/eser olan Kütleçekim kuvveti, tanrı/yaratıcı” olarak kabul edilebiliyor!

              Fakat, kabul edilmeli ki de, Evrenin/kâinatın oluştuğu ‘Tekil Nokta’nın, nasıl olup da ‘var olabildiği’ veya ‘patlama gereği’ duyduğu veya  ‘Kütleçekimine rağmen’ patlamayı ve sonrasında cisimlerin birbirinden uzaklaşması olan Evrenin Genişlemesini veya patlama sonrasında doğan ‘ilk atom’un neden ‘mutlaka Hidrojen atomu’ olması gerektiğini veyahutta Evreni oluşturacak yoğunlukta bir Hidrojen’in nasıl ve neden var olmak zorunda olduğunu da, Tanrı’ya gerek kalmadı’ şeklindeki zırvalar ile açıklanabileceğinin zannedilmesi, tabii ki cahiliyet oluyor…

***

               Kur’an-ı Kerim’in, Evrenin başlangıç maddesinin ‘Hidrojen/Gaz’ olduğunu bildirmesi de (Fussilet-41/11) bir tarafa; Evren’in “genişlemesini” asırlar öncesinden haber vermiş olduğundan da (Zariyat-51/47habersiz bulanan Hawking; “(Evrenin genişleme oranının fevkalade hassas seçilmesi ile ilgili olarak), “Bu çizgiye bugün bizim olduğumuz kadar yakın olmak için, başlangıçta genişleme oranı fevkalade hassas bir şekilde seçilmiş olmalı. Eğer büyük Patlama’dan bir saniye sonra, genişleme oranı, 10 10 da bir kadar küçük olsaydı, evren birkaç milyon yıl sonra tekrar geriye çökmüş olurdu. Bu eğer, 10 10 da bir kadar büyük olsaydı, evren birkaç milyon yıl sonra, neredeyse boş kalırdı. Her iki halde de yaşamın ortaya çıkması için sure yetmeyecekti. Bu nedenle, ya antropik prensibe başvurmak veya evrenin niye böyle olduğu hakkında bazı fiziksel nedenler) bulmak zorundayız.” açıklaması (4), Kütleçekim kuvvetinin ‘tanrı olamayacağı’ gerçeği oluyor. Evrenin ‘Genişleme’ oranındaki ‘hassas seçimi/ince ayarı’, Kütleçekim kuvveti “düşünüp yapamayacağına göre” de, Hawking, “Antropik prensibe (-Yaradılış Gerçeğine)” başvuruyor. O’nun bu açıklaması da zaten, “Tanrıyı reddetmek değil, ‘Sahte Tanrı’yı kabul etmemek adına, ‘Gerçek Tanrı arayışı” demek oluyor.

             Hawking’in, inanmadığı için değil, arayıp da ‘bulamadığı için’ reddettiği tanrı, “Kâinatı bildiğimiz hafta günlerinden altı günde yaratıp, yorulduğu için yedinci gün olan Cumartesi günü dinlendiğini” bildiren Eski-Yeni Ahid (Tevrat-İnciller) tanrısı; haliyle, Evrenin/Kâinatın, “13,8 milyar yıllık yaşına rağmen M.Ö.4004’de yaratıldığını bildiren İncillerin-Tevrat’ın tanrısı” oluyor. Bir başka deyişle de, Hawking de, “Kur’an’ın/İslamın tanrısından bihaber olduğu için”, aramakta olduğu “Gerçek tanrı”yı bulamıyor. Yoksa, Hawking, Tanrıyı inkâr edemiyor.

              O’nun, “Fakat şu soru var. Neden evren var olmak zorunda? Eğer arzu ederseniz bu sorunun yanıtını Tanrı olarak tanımlayabilirsiniz.” açıklaması da zaten (5), tanrıya inanmayışı değil, “Sahte tanrıların” bildirilerine inanamayışı demek oluyor. Çatıştıkları Katolik Hıristiyan tanrı anlayışını “reddettiği” için zaten; “Engizisyon beni yargılasın” diyor. Yaşadığı, “ ‘Gerçek tanrı’ bulamayış sıkıntısı” sebebiyle de,  “Önemli nokta evren’in ilk durumunda evrimini tamamen belirleyen bir yasalar kümesi olması gerekliliğidir. Bu yasalar Tanrı tarafından buyurulmuş olabilir. Fakat göründüğü kadarıyla O Evren’e yasaları bozmak üzere müdahale etmiyor.” demektedir (6). Kavrayamadığı şey ise; sahip olduğu “Hıristiyan-Yahudi tanrıbilimi” bildirilerindenbeslenmesinin, asıl sorunu olduğu oluyor. İslam dininin bildirdiği tanrı anlayışının; hem ‘müdahaleci tanrı’, hem de, ‘yaratmasının sürekli devam etmekte olması’ özelliği, dahası da, ‘genel müdahale etmemesinin’ sebebinin, ‘belirli bir süre’ etmeyecek olduğunu vaad etmesi; genel müdahale edeceği zamanın ise, Evrenin sonu demek olan Kıyamet/Big Crunch zamanı olacağını bildirmiş olması oluyor.

                 Hawking, –üzerinde çalıştığı– Kara Delikler vasıtasıyla yaşadığımız Evrenden bir başka (yaşayacağımız Ahret) Evren(in)e Kara Delikler yoluyla geçileceğini, Evrenin Büyük Çatırdı’da (bİG Crunch/Kıyamette) çökmesinden sonraki olayların başka, ayrı bir Evrenin bir kısmı olduğunu, bunun yeniden yaşama dönme gibi olduğunu ifade etmekle (7), bu görüşüyle de, “Ahret inancının da” bilimselliğini kabul etmekte; fakat temel sorunu olan, “Kur’an’ın bildirdiği Allah’ın ilminden uzak olması”, bu noktada da karşısına çıkmakta; ‘Geleceğe Açılacak Kapılar’ olan (Kıyamet ile yaşadığımız Evrenimizden Ahret Evrenine ‘Çıkış kapısı’ olacak olan) Kara Deliklerin ve de Ahret Evrenine ‘Giriş kapısı’ olacak olan Akdeliklerin de, Kur’an-ı Kerim’in bildirisi (Nebe-78/19) olduğunun da farkında olmadığı için “‘Gerçek Tanrı’ bulamayış ıstırabı” çekiyor. Stephan Hawking dahil, bilimle uğraşan “Hıristiyan-Yahudi biliminsanlarının, ‘ıstırap’ çekmelerinin sebebi” tabii ki de, ‘Gerçek bilimi’ öngören “Kur’an/İslam/dan beslenmeyişleri” oluyor…

***

             Evren Sistemi’nin Yaradılışını izahta, ‘Gerçek Tanrı’yı, haliyle de, ‘Gerçek bilgiyi/İlahi tek kitabı’ devre dışı bırakan akıl için, “Gerçek akıl” değil, “Akıldışı akıl/Çarpık Akıl” denilmesi gerekiyor…

             Bu tamam da, “Eserleri’nde ‘Eseri yapanı’ arama çabaları” ya da “ ‘Ressamı’ resmin içinde arama çabaları ‘tımarhanelikdavranış’ol(mu)uyor mu!..

             Sahi, sizce olmaz mı!..

           Ahmet MUSAOĞLU